22 Aralık 2014 Pazartesi

[YORUM #5] ATESBÖCEGİ YOLU-KRİSTİN HANNAH

ATEŞBÖCEĞİ YOLU-KRISTIN HANNAH

''Ama bu hiç adil değil.''
''Sana hayatın adil olduğunu söyleyen oldu mu?''

Kristin Hannah'ın kitapları her zaman ilgimi çekmişti. Bazıları hep karamsarca yazdığı için sevmiyor Hannah'ı. Fakat kaleminden dökülenlere ve kurgularına gerçekten de hayranım. Ateşböceği Yolu, hayatımdaki bazı şeyleri yeniden gözden geçirmeme sebep olan bir kitaptır. Yani kitabın sonunda, etrafımdakilerle ilişkilerimi ve hayattan neler beklediğimi gözden geçirdim. Lakin kitabı okurken kızmadım desem yalan olur. Hatta kendimi Kate'nin yerine Tully'ye kızgınlığım daha da artmıştı. Fakat bir kitapta önemli olan zaten kahramanın hislerini yaşayabilmek değil midir?
Daha fazla duygularıma yer vermeden önce kitabı tanıtmak istiyorum.
Kitabın ana karakterleri Tully ve Kate adında çok yakın iki arkadaş. Kitap da zaten Tully ve Kate'in sonsuza dek sürecek olan dostlukları üzerine kurulmuştur. Karakterlerden biraz bahsetmek istiyorum. Tully, büyükannesi ile büyümüş bir kızdır. Annesi onu yüzlerce kez bırakmış ve kafasına estiği zaman tekrar almaya dönmüştür. Annesinin bu dengesiz tavırlarının altında içki ve eroin yatmaktadır. Bu yüzden hiçbir zaman düzenli bir hayatları olamamıştır. Fakat yine olan Tully'ye olmuştur. Annesinin yaptığı davranışların bedelini o ödemiş ve bir yandan da büyümeye devam etmek için mücadele vermiştir. Kate ise tamamen farklı bir ortamda büyümüştür. Orta halli ve son derece sevecen bir aileye sahiptir. Tully'nin annesi bir gün geri döner ve kızını da alıp Ateşböceği Yolu'ndaki evlerine yerleşirler. Tully, yeni bir okula başlamış ve arkadaşları da olmaya başlamıştır. Hatta neredeyse herkesin başını döndürecek türden bir kızdır. Kate de Tully'nin çekiciliğini hemen fark etmiştir. Tully, partiden partiye gezen ve ilgi odağı olan bir kızdır. Kate ile dostluklarının başlamasına sebep olan olay ise, bir gece gittiği partide tecavüze uğramasıdır. Bu olaydan sonra ne zaman birbirlerine ihtiyaç duysalar hep yanlarında olmuşlardır. Tully, Kate'e giyinmek, makyaj yapmak, güzelleşmek gibi konuları öğretmeye başlamıştır. Ardından aynı üniversiteye gitme hayalleri gibi ortak hayaller de kurulmuş ve bunlardan bazıları da gerçekleştirilmiştir. Washington Üniversitesi'ne gittiklerinde Tully gazeteci olmayı her şeyden çok istediğini fark etmiştir. Hep Kate ile birlikte ne kadar zengin olacaklarını düşünüp durmaktadır. Fakat şöyle bir olay vardır ki, Kate'in hayali bu değildir. Sadece zamanında arkadaşına hayır diyemediği için Tully'nin peşinden sürüklenmektedir. Ayrıca ikisinin arasındaki en büyük farklardan biri de, Tully'nin aşka inancı olmaması ve buna bağlı olarak her erkekle birlikte olmasıdır. Kate ise sonsuz aşka inanan ve hayatının aşkını bekleyen genç bir kızdır. Bir gün işe alındıklarında, Kate patronu Johnny'ye aşık olur. Bu duygularından Tully de dahil kimseye bahsedememiştir. O kadar sevmektedir ki onu, Tully ile bir gecelik ilişki yaşamalarına bile tek kelime edememiştir. Gel zaman git zaman, Kate ve Johnny yakınlaşır ve hiç beklenmedik bir anda Kate'e evlenme teklifi eder. Bunun sonucunda evlenirler ve Kate hayal ettiği gibi mutlu bir aile kuracağını düşünmektedir. Çocukları olmuştur bile. Tully de bu arada ünlü bir TV programı sunmaktadır ve bir gün Johnny'ye bir teklif yapar. Kızıyla birlikte televizyona konuk olarak çıkmasını ister. Fakat Tully konuyu saptırıp Kate'nin ne kadar baskıcı ve sıkıcı bir anne olduğunu anlatmaya başlayınca bu bardağı taşıran son damla olur ve araları bozulur. Tully zamanla daha da yalnızlaşırken Kate ise daha beteri olan göğüs kanserine yakalanır. Kate hastalığı ilerledikçe Tully'ye ulaşmak ister fakat hiçbir şekilde ulaşamaz. Hastalık ilerler, ilerler ve ilerler... En sonunda kanser beynine sıçrar ve Tully'ye çok ihtiyacı vardır. Olaylar böyle devam etmektedir. Sonuna kadar hepsini anlatmamak için şu an kendimi zor tutuyorum diyebilirim. En iyisi okumanız. Eminim ki bu kitap çok şey kazandıracaktır size. Tully ve Kate'nin dostluğu kıskanılacak türdendir.

''Çok güzelsin.''
''Sarhoşsun sen.''
''Yine de güzelsin.''


10 Aralık 2014 Çarşamba

[YORUM #4] SEFİLLER-VİCTOR HUGO

SEFİLLER-VICTOR HUGO

''Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı.''
Her zaman Dünya Klasikleri'ne, 100 Temel Eser'e önyargılı yaklaşmıştım. Hep sıkıcı olduğunu düşünür ve okumaktan adeta kaçardım. Fakat bu kitabı okuduktan sonra şunu anladım ki, asıl kitap diyebileceğimiz türdenmiş bu klasikler. Ayrıca Sefiller'den sonra, daha önce okuduğum kitapların tam anlamıyla ''Çerezlik Kitap'' olduğu fikrine de vardım. Çünkü okuduğumuz o aşk hikayelerinden, korku türünden tamamen farklı bir kitaptır Sefiller. Bu kitaba başlamama sebep olan kişi ise Kürk Mantolu Madonna'ya başlamam için ısrar eden edebiyat öğretmenim olmuştu yine. Onun sayesinde asıl kitabın tadına varma şerefine ulaşmıştım. Kitabın kurgusu ve olanlar ise insanı şaşırtacak biçimde düzenli ve iyi bir dille anlatılmış. Ayrıca karakterlerin başına gelen olaylar okuyucunun ağzının açık kalmasına sebebiyet verecek biçimde bu kitapta. Fakat kitapta gözüme batan tek kısım, olayların birinden diğerine atlamasıydı. Bazen kimin kim olduğunu unuttuğum için dönüp bakmıştım fakat bu yine de kitabın içeriğini ve etkileyiciliğini örtecek cinsten değildi. Daha fazla lafı uzatmadan biraz kitaptan bahsetmek istiyorum.
Kitabın ana karakteri Jan Valjean adındaki bir adamdır. Olay onun başından geçiyor. Küçüklüğünde kız kardeşinin çocuklarını doyurmak için fırından ekmek çalmak zorunda kalan Jan Valjean, hırsızlıktan dolayı beş yıl mahkum olur. Fakat kaçma çabaları yüzünden bu ceza on dokuz yıla kadar uzamıştır. Çıktığında ise tamamen farklı biri olmuştur artık. Toplum tarafından sürekli dışlanan biridir doğal olarak. Günün birinde bir piskopos ile yolu kesişir ve piskopos ona yatacak yer ve yemek verir. Fakat Jan Valjean, buradan birkaç parça gümüş eşya çalarak kaçar. Elbet yakalanır ve piskoposun karşısına getirilir. Piskopos bu gümüşleri kendisinin hediye ettiğini söyler ve genç adamı bırakırlar. Piskopos, bu gümüşleri iyi insan olmak için harcamasını ister Jan Valjean'dan. Bu olayı genç adam çok içerler ve değişmeye karar verir. Yıllar sonra çok başarılı bir adam olur Jan Valjean. Hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar zengin biri olmuştur. Artık yardımsever ve zengindir. Fakat bu kadar iyi yerlere gelirken sahte kimlik kullanmıştır. Kimse onun geçmişini bilmemektir. Tek bir kişi dışında: Polis Şefi Javer. Yine de Javer onu ele verememiştir tüm çabalarına rağmen. Olaylar böyle devam etmektedir. Sonradan tanışacağı bir kızın hayatını ne kadar değiştirdiği, nasıl bir insan olduğunu gördükçe hayran kalmıştım bu kitaba. Sonuç olarak, Sefiller herkese büyük bir ısrarla tavsiye ettiğim bir kitaptır. Okumayanların çok şey kaçırdığını düşünüyorum.

Bu kitap tavsiyemi de şu sözlerle noktalamak istiyorum:
''Yoksulluk ve aşırı cilveli olmak kötü yola eğilimi fazlalaştırır:
Biri azarlar, diğeri şımartır.''



Text Widget

Copyright © Şiir Kokan Adam | Powered by Blogger

Design by Anders Noren | Blogger Theme by NewBloggerThemes.com