15 Ağustos 2015 Cumartesi

[İSKAMBİL KARTLARI BLOG TUR #8] HEP LUNAPARK-BAHADIR CÜNEYT YALÇIN

HEP LUNAPARK-BAHADIR CÜNEYT YALÇIN

Sayfa Sayısı: 261
Yayınevi: April Yayıncılık


''Ramazan Bayramı'nın ikinci akşamı soframıza büyük bir deniz kaplumbağası düştü.''

Ve sahne: İrfan Yunus ve ailesinin Balkara şehrinde işlettiği naif lunapark.

''Hani lunapark bir uydu fotoğrafına doluyken yakalanmışsa oralıyım ben'' cümlesinin müellifi İrfan.

''Burada çocukluk değil manyaklık ortaya çıkar'' sözünün sahibi Zafer. ''Lunaparktaki sese ve ışığa savunma geliştirmeye çalışan sinir sistemi dert çekmeye vakit bulamaz'' diyen, pembe ojeli parmaklarıyla hayal perdelerini parçalayan Ayşegül. Dönmeli, hoplamalı, ışıklı bir eğlence köyü.

Ölmüş meşhur şarkıcılara mektuplar yazan safiyet ehli Mustafa, bir varoluş biçimi olarak bayılan Narine, kumarbaz Savaş, fettan Alev, dövüş ustası bir dondurmacı. Deniz kaplumbağası, peruklu balerin, şaşı ahtapot ve belgesel kameraları... Ne demişler: Roket yükselmeye inanır. Rüzgar hep kazanır, tül hep kaybeder.

İşte huzurlarınızda; yükseliş, alçalış, merkezkaç ve Newton. Acı, avantür, komedi ve sürpriz.

''Biz ancak kimsenin kaybetmediği bir ringte kazanabiliriz.''

Öncelikle kitabın ismi ve kapağı dikkatimi en çok çeken kısım oldu. Kullanılan renkler en sevdiğim renkler olduğu için belki de. Kitabın kalınlığı ideal seviyede olmuş. Bu yüzden okuyucu için bir avantaj olmuş. Fakat kitabın arka kapağındaki tanıtım konusunda aklımda birkaç soru işareti kaldı. Bir şeyler anlatıyor, evet, fakat anlattığı şeye bir anlam yükleyemedim. Kitaba başlamadan önce itiraf etmeliyim ki üç dört kere tanıtımı okumuştum. Bu bir yandan merak uyandırdığı için iyi bir özellik fakat kurguyu pek anlayamadığım için de kötü bir özellik olarak karşıma çıktı maalesef.

Biraz konudan bahsetmek istiyorum kitabı incelerken. Kitap, Yunus ailesinin maceralarına yönelik türden. Kitaptaki tüm karakterleri saymak istemiyorum. Sadece anne, baba, dayı, yenge, dondurmacı, çocuk gibi karakterler var. Baba İrfan Yunus, oğul Zafer. Amcalardan biri kumarbaz, biri de yazmayı seven. Mustafa, yazmayı seven dayı oluyor ve bu adam ölmüş ünlülere mektup yazıyor fakat bu daha çok günlük tarzı. Açıkçası bu bana biraz Postacı Kapıyı Çalmayacak kitabını hatırlattı. Rahatsız olduğumu söyleyemem fakat hatırlattığını da inkar etmek istemiyorum. Ayrıca karakterleri ayrıntılı bir şekilde anlatmama sebebim kitabın ilk otuz sayfasında yeterince bahsediyor olmasıydı. Konuya dönersek, bu aile bir lunapark işletiyor. Fakat biraz değişik bir lunapark. Balerinin peruğu var, ahtapot şaşı... Ayrıca ailemiz biraz fakir maalesef. Bu yüzden haciz memurları geliyor bir ara. Kitabın belli bir bölümünde sabit bir konuyu anlatmıyor bana göre. Yani bazıları başlar lunaparkı anlatır. Bu öyle değil, birden ortaya yarışma çıkıyor gibi. Bu da kitaba sürpriz katıyor. Bu yüzden de ayrıca sevdiğimi belirtmek istiyorum.

Bu kitabı zevkle okumamın sebebi uzun zamandır Türk yazar okumamış olmamdı. Çünkü o has Türkçe benzetme kalıplarına, o sözcüklere biraz hasret kalmıştım. Bu yüzden kitabın bu konuda beni doyurduğunu söyleyebilirim. Yazarı daha önce hiç duymadığımı itiraf etmeliyim fakat geç tanımama rağmen tanıdığım için pişmanlık duymadığım yazarlar arasında yerini alıyor. Kitabın puntoları gayet güzel, göz yormayan türden. Bu da okuyucu için artı bir özelliktir tabii ki. 

Ayrıca kitabın kapağı çok ama çok güzel. Renk uyumu, atlı karınca, yazılar... Gerçekten de çok sevdiğimi dile getirmeliyim. Unutmadan, kitabın üzerindeki sözler de insanı düşündüren türden. Örneğin kitabın kapağında ''Mağlup varsa galip değiliz.'' yazıyor. Bu söze baktığımız zaman iki anlam çıkıyor. Biri alçak gönüllü olduklarına yönelik. Yani kimseyi mağlup etmediklerini anlatıyor. Diğer bir anlam ise ezilme duygusu. Yani biz kimseyi yenemeyiz, mağlup biziz anlamı çıkıyor. İşte bu yüzden de kitabın bu özelliğini de beğendiğimi belirtmek isterim.

Kitabın değerlendirme ve puan durumuna gelirsek... Tabii ki de düşük bir puan veremem kitaba. Fakat pek de bana hitap eden bir tür olmadığını da itiraf etmeliyim. Evet, okurken 'hadi bitsin' diye düşünmedim fakat bayılarak da okumadım. Tüm söylediklerimi düşünürsek çok da zıt bir puan vermeyeceğim tabii ki. Fakat üç mü yoksa dört mü versem bilemediğimi itiraf etmeliyim. Yine de üç buçuktan dördü hak ettiğini düşünüyorum.


Ayrıca Facebook ve Instagram çekilişlerimize katılmayı da unutmayın!
Yeni bir kitapta görüşmek üzere!


0 yorum :

Yorum Gönder

Text Widget

Copyright © Şiir Kokan Adam | Powered by Blogger

Design by Anders Noren | Blogger Theme by NewBloggerThemes.com