21 Nisan 2015 Salı

[ISKAMBIL KARTLARI BLOG TURU #2] 15 SANIYE-ANDREW GROSS

15 SANİYE-ANDREW GROSS

''Oyununsa tek bir kuralı vardır: Hayatta kalmayı başar ve asla teslim olma.''

15 Saniye kitabını okumak için ne kadar heveslendiğimi söyleyerek yorumuma başlamak istiyorum. Hele ki o kapağı... Diğer ülkelerdekine göre Arkadya Yayınları gerçekten de çok güzel bir iş çıkarmış. Kabartmalar üstünde elimi gezdirmekten kitabı okuyamayacağımı sandığımı da itiraf etmeliyim. Kitabın ilk bölümlerinde açıkçası ne olduğunu anlayamamıştım. Çünkü olayın içine birden giriyordu. Fakat bu rahatsız edici bir özellik değil, aksine daha da merak yaratan bir etkendi.

Kitabın ne kadar akıcı olduğuna değinmezsem kendimi çok suçlu hissederim. Yoğun bir dönemime denk gelmeseydi mutlaka bir veya iki gün içinde bitirebileceğim bir etki bıraktı. Tabii her okuduktan sonra tekrar kapağın üzerinde gezinmeyi unutmuyordum, bunu geçmemek gerek. Bazı kitaplar vardır ki, sayfa sayısına gözünüz ilişir. Şu sayfa bitse de geçsem, diye düşünürsünüz. Fakat bazı kitaplar da vardır ki, sayfaları saymak aklınızın ucuna bile gelmez. İşte, 15 Saniye ikinci tür kitaplardandı benim için. Ayrıca arka kapaktaki tanıtıma da değinmek gerekirse kesinlikle kitabın içeriğine uygun. Hiçbir abartısı veya hiçbir eksiği yoktu bana göre. Arkasını okuduğumda kitap, satın alacağım ve okunmaya değer nadir kitaplar arasındaki yerini de almış oluyor böylece. Biraz da olaydan bahsetmek istiyorum her yorumumda olduğu gibi.

Kitapta bir doktor var. Doktor Henry. Yanlış hatırlamıyorsam Henry, konferans vermek için gittiği bir yerde salonu ararken trafikte birkaç ihlal yapıyor ve polis tarafından kenara çekiliyor. Ardından olaylar gelişiyor doğal olarak. Tabii ki bu olaylardan pek bahsedemem, yoksa kitabı okumanızın pek bir anlamı kalmaz. Ve bir de, unutmadan,  Amanda adında bir kızımız var. Kitabın adında da olduğu gibi 15 saniyede gelişen bir çok şey olabildiğini anlayacaksınız. Biliyorum, pek geniş bir özet çıkaramıyorum şu an. Yanlış bir şey söyleyip kitabı anlatabileceğimden gerçekten de korkuyorum çünkü. Fakat demek istediğim, kitap gerçekten de okumaya değecek türden. Göze çarpan kusurları var mı, diye düşündüğümde, yok, diyebileceğimi de fark ettim ayrıca. Şaşırmanın zirvesine ulaşmak istiyorsanız, doğru kitaptasınız demekten de kendimi alıkoyamıyorum. Bana kalsa kitabı tekrar tekrar anlatabilirim şuan fakat yine belirtmek isterim ki daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum.


Aşk yaşamaya doyamadığım kitap kapağından bahsetmek istiyorum biraz da. Başta da söylediğim gibi Arkadya Yayınları gerçekten de başarılı bir iş çıkarmış açıkçası. Okuduğum kitapların çoğunun kapağı hoşuma gitmese de bu kitap farklı bir etki bırakıp beni doyurmaya yetti. Kitabın üzerindekiler fazla karmaşa yaratmamış ve isimle de uyumlu. Açıkçası kitabın kendi ayracının püskülüyle oynamak da kitabı beğenmek için bir etkendi. Renk uyumunun muhteşemliğinden bahsetmedim bile daha. Sarı, kahverengi karışımı tonlar kullanılmış yanlış görmüyorsam. Daha bir çekicilik katmış. Beğendiğimi nasıl ifade edeceğimi bilemediğimi bu kadar belli etmek zorunda değildim sanırım. Sonuç olarak, kapak da benden tam puan aldı demek istiyorum.

Bütün anlattıklarımı bir araya toplamaya çalıştığımda kitabı beğendiğim sonucuna varabiliriz. Evet, hiç tereddüt etmeden beğendiğimi dile getirebilir ve tüm kitapseverlere önerebilirim. Ayrıca şöyle bir şeye de değinmek isterim ki, eğer daha önce bu tarzda okumadıysanız başlamak için ideal bir kitap. Benim okuduğum fakat pek tarzım olmayan bir kitap olmasına rağmen gerçekten de etkilendim. Belki de bu yüzden şu an ballandıra ballandıra bir yorum yazıyorumdur. Kitabın 436 sayfa olduğuna bakmayın, punto büyüklüğü çok güzel ayarlanmış. Ayrıca olaylar da çabuk aktığı için bir kitapyiyen olarak beni tamamen doyurdu. Kitaptan beğendiğim ve okuyan herkesin eminim ki dikkatini çektiği bir alıntı ile bitirmek istiyorum yorumumu.

''Vaktiyle birisi on gün demişti. İnsanın hayatında gerçek anlamda mükemmel geçirdiği gün sayısı on günmüş. Arkanıza dönüp baktığınızda geçmişte yaşadığınız onca şeyin arasından sıyrılıp çıkan on gün. Geri kalan ise sadece karmaşadan ibaret.''


Umarım yorumumu burada bitirirken Hayallerim Ruhumu Öpüyordu'dan sonra kütüphanenize bir kitap eklemeniz için olumlu yönde bir fikir vermişimdir. 

Blog turumuzun çekilişine katılmak için buraya tıklamanız yeterlidir.

Başka kitapların aynı sayfalarda karşılaşmak üzere!




TANITIM VİDEOSU




2 yorum :

  1. Bir önceki eleştiri gibi bu da gayet başarılıydı. Senin zevkine güvenmemden ve yorumlarının profesyonelliğinden kaynaklı olarak bu kitabı almayı düşünüyorum. Bir kitapta benim için en önemli unsur akıcılık olduğu için sanırım bu kitabın yorumunu bu kadar bekledim. Ve değdiğini de görüyorum. İlk fırsatta kitaplığımdaki yerini alacak bir eser. Acaba okumayı düşündüğüm kitapların listesini sana versem de sen yorumladıktan sonra mı alsam diye düşünmüyor değilim *-* Her neyse ellerine sağlık her zamanki gibi yorumunu okumak heyecan vericiydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim yorum için. Dediğim gibi, kitaplığınıza bir kitap da ben ekleyebildiysem mutlu olmam gerekir. İyi okumalar *-*

      Sil

Text Widget

Copyright © Şiir Kokan Adam | Powered by Blogger

Design by Anders Noren | Blogger Theme by NewBloggerThemes.com