16 Mayıs 2015 Cumartesi

[YORUM #10] AŞIK KADINLAR DENİZHANESİ-ÖZLEM ERTAN

AŞIK KADINLAR DENİZHANESİ-ÖZLEM ERTAN

''Binlerce yıldır, sayısız kadının aşkına tanıklık etmiş İstanbul'a adanmış bir masal...''

Aşık Kadınlar Denizhanesi'ni nasıl yorumlamam gerektiği hakkında pek bir karar veremedim açıkçası. Çünkü bu kitap ince -136 sayfa- olmasına rağmen beni biraz sıktı. Fakat bu kitap da hediye gelen kitaplarımdan biriydi. Ve evet, siz sormadan söyleyeyim, hediye kitaplardan oluşan bir kitaplık yapmayı düşünüyorum.

Aşık Kadınlar Denizhanesi, özünde filhakika güzel bir kitap. Konusunun ilgimi çekmediğini söylersem kitaba ve yazara büyük bir haksızlık etmiş olurum. Fakat kitabı bitirmem gerçekten de çok uzun sürdü. Bunun bir sebebi yoğun bir dönemden geçiyor olmamdı. Diğer bir sebebi ise fazla ilgimi çekmemiş olmasıydı. Biliyorum, az önce konusunun ilgimi çektiğini söylemiştim. Bu çelişkiyi nasıl açıklamam gerektiği hakkında da bir fikrim yok gerçekten. Kitabı ilk elime aldığımda ve arkadaki tanıtımı okuduğumda ilgimi çekmişti fakat okumaya başladıkça ilgim azaldı demek sanırım en doğrusu olacak. Ayrıca kitabın ayracının da çok değişik ve göze hitap eden bir şekilde yapıldığını belirtmek isterim. Biraz da kitabın içeriğinden bahsetmek istiyorum. Ardından kapağını ve yazarın dilini de kendi fikrimce değerlendirmeye çalışacağım.

Bu kitap aşkın en saf halini anlatmaya çalışmış bana göre. Bunun pek olumlu sonuçlandığından bahsedemesem de ortada gerçekten de büyük bir aşk ve aşık bir kadın var. Öncelikle Aşık Kadınlar Denizhanesi'nin ne olduğundan bahsedeyim izninizle. Aşık Kadınlar Denizhanesi, İstanbul'da yüz yıllardır aşık olan kadınların ruhunun bulunduğu bir yerdir. Örneğin Kız Kulesi'ndeki Füsun, Osmanlı Devleti zamanında aşkına yenik düşüp bir cinayet işlemiştir. Aşık Kadınlar Denizhanesi'nin en acılı kadınlarından biridir bu yüzden. Tabii bir de Tanrı Boros var. Bunun yanında Rüya Tanrısı da var elbette. Tanrı Boros, sevmediğim hatta nefret ettiğim bir karakterdi açıkçası. Zaten aşık kadınları denizhaneye hapsetmesi -bana göre hapsetmesi- ondan nefret etmeme yetecek bir sebepti. Bunun yanında Rüya Tanrısı, Tanrı Boros'a göre kat kat daha sevdiğim bir karakterdi. Martıya dönüşmüş olan kadını ara ara geçmişte gezintiye çıkarması hoşuma gitmişti açıkçası. Fakat kitapta sevmediğim özelliklerden biri de sanırım aşk türüyle fantastik tarzının karışımının bu noktada olması canımı sıkmıştı. Fantastik ve aşk türünün karışımından oluşan eserleri sevmeme rağmen bu kitapta pek hoşuma gitmedi. Belki de olayın İstanbul'da geçmesinden kaynaklanıyordu, bir fikrim yok gerçekten. Kısaca anlatmak gerekirse, bir kadın aşk acısı çekmektedir. Vapurla karşıya geçerken hep içinden martılara, göğe doğru sevgilisini düşünerek, acı çekerek günleri geçmektedir. Tanrı Boros bir gün sinirlenir ve bu genç kadını martıya çevirir. Bundan sonraki hayatını genç kadın martı olarak geçirmek zorunda kalır. Ara ara sevgilisinin camına gider, onun elinden ekmek yer. Ona bakmak bile genç kadına yetmektedir. Bunun yanında denizhanedeki diğer kadınlarla tanışmaya ve martı yaşamına uyum sağlamaya da devam etmektedir. Bazen de dediğim gibi Rüya Tanrısı'yla uykuda buluşup geçmişe gitmektedir.

Özlem Ertan, klasik aşk hikayelerinden farklı bir konu işlemiş. Bu da kitabın bahsettiğim klasik kurgulardan sıyrılıp öne çıkmasına sebep olmuş. Kapağını değerlendirmek gerekirse, gayet başarılı bir iş çıkarılmış. Kitabın içeriğine uygun denizkızı, martı ve Kız Kulesi var kapakta. Ve fazla karmaşa yaratılmamış. Bu yüzden kapağına edecek bir lafım yok. Ayrıca kitabın ilk ve son sayfalarının rengi kırmızı. Gerçekten de aşık olduğum bir özellikti bu.

Açıkçası yazarın dili pek bana hitap etmiyordu. Betimlemelere gerçekten de çok önem veririm fakat biraz az tutulduğunu düşünüyorum. Bunun dışında anlatılan olayların üzerinde fazla durulmamış. Bana göre bu biraz yetersizdi. Benzetme yapmak gerekirse, bir dilim çikolatayı dilinizin üzerine yerleştirip tam tat alacakken çıkarmak gibi bir şey olmuş. Tam olaya bağlanıyorum, bölüm bitiyor. Sonuç böyle olunca pek de okuma hevesim kalmıyor tabii. Fakat bunlar geliştirildiği zaman kitabı büyük bir zevkle okuyabileceğimi düşünüyorum. Çünkü bu kitabı okumak için gerçekten de çok sabırsızlanmıştım ve okuduktan sonra memnun kalmamak beni gerçekten de üzdü ve beklentilerimin altında kalmasına sebep oldu.

Sanırım her konuya artısı ve eksisiyle değindim. Ve asıl merak edilen yere geliyorum... Kitabı tavsiye eder miyim? Eğer elinizde okuyacak bir kitap kalmadıysa ve rafınızda bir tek Aşık Kadınlar Denizhanesi varsa okumaya değer bir kitap. Fakat bayılarak okuduğunuz kitapların arasına giremeyeceğini tahmin ediyorum. Kötü, orta, çok iyi diye değerlendirme kriterlerim olsaydı eğer, orta dereceli bir kitap olduğunu da söyleyebilirdim.

''Ama yapamadım işte, her zamanki gibi lanet olası korkaklığımın duvarına tosladı duygularım. Sadece aşkım değil, hiç kimse bilmiyordu kalbimden neler geçtiğini.''


Aşık Kadınlar Denizhanesi'nin yorumunu da kendime göre yorumladığıma göre yeni bir kitabın duygu yüklü sayfalarında görüşmek üzere!


0 yorum :

Yorum Gönder

Text Widget

Copyright © Şiir Kokan Adam | Powered by Blogger

Design by Anders Noren | Blogger Theme by NewBloggerThemes.com